İNSANIN KENDİSİNİ YÖNETMESİ, PARASINI YÖNETMESİNDEN ZORDUR
...

Mehmet Gökselli
- GSM: 0 538 964 20 51
Kendinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz acaba? Çok mu iyi? Hiç mi? Yarım yamalak mı? Sigarayı bırakmaya, zayıflamaya, zindelik kazanmaya ya zenginleşmeye karar verdiğimiz ana kadar kendimizi tanıdığımızı sanırız. Ne kadar tembel olduğumuzu, irademizin ne kadar zayıf ve kararlılığımızın ne kadar düşük olduğunu, çaba harcama konusundaki cimriliğimizi, ne kadar kolay pes edebildiğimizi, yolun kenarına hemencecik seriliverdiğimizi ancak o zaman fark ederiz.
Eğer aklımdan sizi kanatlarımın altına alarak, servet kazandırmak geçseydi, öğrenmem gereken ilk şey şu olurdu:
“Zengin olmak için gereken özelliklere sahip misiniz? Yeterince kararlı mısınız? Yeterince sıkı çalışacak mısınız? Bu hedefe kilitlenebilecek misiniz? Omurganız yeterince sağlam mı? Dayanma gücünüz var mı? Ya cesaretiniz? Yılmak bilmez odaklanma yeteneği?” Eğer bunlara sahip değilseniz, başarı şansınız son derece zayıf olur. Sizi korkutmak niyetinde değilim. Para kazanmanın, öğrenmeye aday ve gayret göstererek uygulamaya hazır ve istekli olduktan sonra, öğrenilebilecek bir beceri olduğunu görmeniz için söylüyorum.
Örneğin masa tenisinde altın madalyayı almaya kafaya koymuşsanız, masa tenisi oynamaya beş yaşında başlamanız ve on dört yaşına geldiğinizde, bütün küçükler şampiyonalarında birinci gelmeniz gerekir. Para için de aynı şey geçerlidir. Orta veya ileri yaşlı kilolu birinin bir anda finale çıkmasını bekleyecek değilsiniz herhalde.
Değil mi?
Dolayısıyla kendi ayakları üzerinde durmaya yeni başlayan bir öğrenciyken para kazanabilmek için geçmiş dönemlerdeki okuduğum kitapları satmıştım. Değeri günden güne artan ve günün birinde beni zengin etme olasılığı bulunan bir nesneye sahip olmakla, kendime bir kerelik güzel bir ziyafet çekmek arasında doğrudan bir tercih yapmam gerekmişti. Ne demek istediğimi anlatabildim mi? Özünde, o gün için, ne olursa olsun deyip zengin olmak yerine yoksul olmayı tercih etmiştim. İnanmayacaksınız ama o kitabı geçenlerde bir kitapçıda gördüm, inanın içim cız etti.
Gözlemlediğim bir şey daha var: Zenginler, ne olursa olsun deyip bir adım attıkları zaman, muazzam bir dürtüyle işe koyuluyorlar ve devasa özverilerde bulunmaya hazır oluyorlar. Kendilerini ustalıkla yöneterek, uzun erimde ellerine geçebilecek daha büyük bir bedel karşılığında anlık ödüllerden vazgeçebilmektedirler.
Dolayısıyla öz denetim ve karşılığını almayı bekleyebilmek, öğrenilmesinde yararlı olan sanatlardır.
Bir de değinmek istediğim bir konu da, başkalarının sahip olduğu şeyleri kıskanmamalıyız tam tersi onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışırsak daha pozitif yönde değişimimizi ve gelişimimizi sağlamış oluruz.
Hepimiz önümüze kendimize göre hedefler koyarız. Hepimizin kişisel özlemleri vardır. Bu zengin olma faaliyeti için ne kadar çaba göstereceğimize kendimiz karar veririz.
Sınırlarımızı kendimiz çizeriz, neyi yapabileceğimizi ya da neyi yapamayacağımızı kendimiz biliriz. Öyleyse, başkalarının sahip olduğu şeyleri kıskanmak neye yarar? Onların gündemlerinde neler olduğunu bilmedikten sonra böylelerini kıskanmak anlamsızdır; onlardan bir şeyler öğrenmeye ise paha biçilemez.
Biz sizlere yani, halkımıza güveniyoruz sizler halk olarak bizlere güvenmeniz dileğiyle…
Kendinize iyi bakın…
Hoşça ve sağlıcakla kalın…