İŞVEREN - ÇALIŞAN – MÜŞTERİ İLİŞKİSİ
...

Mehmet Gökselli
- GSM: 0 538 964 20 51
İşletmelerde genel anlamda geçmişten günümüze kadar birçok değişiklikler yaşandı ve şimdilerde de yaşanıyor.Teknoloji o kadar gelişti ki işletmeye ne kadar mal kabulu yapılmış stokta ne kadar mal var ve ne kadar mal çıkış yapılmış her an el terminalinden raporlayarak işletmenin arz-talep dengesini kurabiliyoruz. Geçmişte işletmeler mal almak için toptancıların yanına giderlerdi günümüzde ise toptancılar işletmelerin yanına gelir duruma geldiler. Mesela, geçmişte birinci, bafra, asker, samsun sigaraları almak için toptan dağıtıcılarının işletmelerine gidip kilo ile oradan temini yapılırdı. Şimdi ise beş paket bile olsa toptan dağıtıcılarından sigara alabiliyor işletmeler. Bununla kalmayıp günümüzde şu günlerde hem barkod sistemi var hem de yazar kasa cihazı ile pos cihazı birleştirilmiş şekilde hizmet vermeye başlamış durumda. Aynı zamanda e-fatura dönemi başladı. Elektronik ortamda artık birçok işlemler yapılıyor. Eskiden barkod sistemi diye bir şey yoktu. Mal gelir rafa çizilir ve etiketi üzerine yapıştırılırdı. Şimdiler de ise barkod sistemi ile gelen mal faturalandırılmış halde el terminaline girilerek bilgisayar ekranında stokta ne kadar mal olduğundan tutun da fiyatlandırılmasına kadar bütün her şeyi teknoloji sayesinde yapabiliyoruz. Hemen hemen her işletmelerde kullanılabilen bu teknolojik sistem kadar çalışanlar olsun, işverenler olsun müşterilerin memnuniyeti açısından müşterilere iyi hakim olmamız gerekmektedir. Müşterileri bölümlere ayırmamız gereklidir, özel müşteriler, peşin alışveriş yapan müşteriler, kredi kartı ile alışveriş yapan müşteriler olarak. Tabi imkanı olan veya kendini marka haline getirmiş olan işletmeler kendi adlarına ait bilgilendirme ve puan kazanma açısından müşterilerine seri numaralı kartlar sunuyorlar. Bu kartlarla müşteriler hem puan kazanıp hem de indirimden yararlanma imkanına sahip olabiliyorlar.
Dolayısıyla, mağazalara gelen müşterilere mağazada çalışanlar gereken hassasiyeti ve müşteriye nasıl davranılması gerektiğini iyi sezebilmelidir.
Geçen günlerde vatandaşlardan biri anlatıyor:
Bir giyim mağazasında alışveriş yaparken karşı karşıya kaldığı hoş olmayan tavırlardan rahatsızlık duyduğunu dile getiren müşteri şöyle diyor:
Mağazanın kapısından içeriye girerek tişört reyonuna ilerlediğimde mavi yakalı bir tişört beğendim ve üzerime denediğimde kollarının dar olduğunu farkettim ve başka renk bir tişört tercih etmek istediğimde yardımcı olacak çalışanlardan birinden yardım istediğimde çalışan kişinin yüzü asık, hiç müşteri ile ilgilenecek hali yok gibi, sanki canının sıkıntısını benden alacakmış bir şekilde tavır sergiledi. Aynı zamanda her çalışanın elinde bir telefon bazıları telefonla konuşuyor bazıları telefonun tuşları ile ilgileniyor. Bunlarla kalmayıp lacivert bir renk tişört istediğimde bana başka bir tişört vermeye ikna ediyor . Ben lacivertte kararlıyım ama çalışan kişi neden renk saptırmasına gidiyor işte neymiş de bu modaymış bu renk size daha uygun gibi polemiklere girmeye çalışıyor. Çalışan personeller güleryüzlü bir tebessümle hoş geldiniz nasıl yardımcı olabiliriz diyeceği yerine asık bir süratle, insanlık dışı tavırlarla müşterilerini karşılaması çok kötü bir durumdur. Bu durum işletmelerin misyon ve mizyon politikasından tutun da edep adap şekillerine uygunluğu bozar hale gelir.
Tabi ki bazı istisnai durumlar olabilir. Evde yaşanan olumsuz bir olay olabilir, işyerinde iş arkadaşlarıyla tartışmış olabilir, patronuna can sıkmış olabilir. Buna benzer olaylar başından geçiyor ve geçmiş olabilir.
Çalışan kişilerin işyerinde ve evlerinde olan olumsuz bir durumu müşterilerine yansıtmaması gereklidir.
Bu gibi durumları işyerlerine getirmek sizlere yanlış durumlara sebebiyet vermesine yol açar. Mesela, bu müşteri bu mağazaya bir daha gelmemeye karar verebilir. Burada önemli olan müşteriyi güler yüzle karşılamak ve mal almasa bile güler yüzle uğurlayarak yine bekleriz diyerek müşterinin mağazadan hoşnut kalmasını sağlamak.
Şimdi sevgili okurlarım bu konularda değil de bazı yönlerde çalışanlara hak vermek gerekir.
Nasıl ve neden hak vermek gerekir diye sorarsanız.
İşçiler sabah 07:00 de başlayıp akşam 21:00 a kadar cumartesi de dahil olmak üzere çalıştırılıyor. Bunun karşılığında işveren asgari ücret veriyor. SSK primini yatırmıyor. Böyle olunca haklı olarak çalışanlar kendilerince tavır takınıyorlar, içten çalışmak istemiyorlar. Bir de çalışan personellerin çoğunluğu yüksekokul ve akademi mezunları olduğu için bu dönemde bu koşullarda çalışmak isteği içerisinde olmuyorlar. 21. Yüzyılda malesef böyle bir durumla karşı karşıyayız. Bazı iş verenler de SSK yı bir kenara bırak çalışanlara verdiği maaş asgari ücret bile değil. Böyle durumlarda işvereni 170 i arayarak ya da cimer e sözlü veya yazılı bildirimde bulunarak gerekli işlemlerin başlatılması için ilk adımdır. İlerleyen süreçte görevledirilen müfettiş olayı raporlayarak gereken cezai işlemi uygulayacaktır. Biz yeter ki hak ve hukukumuzu arayarak kimin haklı kimin haksız olduğunu devletimizin gerekli birimlerine bildirmemiz gereklidir.
Dolayısıyla üzerinde konuştuğumuz bu konularda çalışanlarına hizmet içi eğitim vererek personeline üzerine düşen tüm görevleri yerine getiren bildiğimiz çok işletmelerde var tabiki. Ben şahsım adına ilçelerde, illerde birçok işletmelerde hizmet içi eğitim verdim. Bu eğitimde çalışanlarından iyi seviyede verim alan işverenler şimdi bizleri arayarak hocam sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır, Allah sizden razı olsun diyerek, bütün işletmeler çalışanlarına bu eğitimi aldırması gerektiği üzerinde hemfikir oldular.
Dolayısıyla bu konularda hem çalışanlar hem de işverenler üzerine birçok görev düşüyor.
Sağlıklı, huzurlu, mutlu ve güzel paralar kazanmak dileğiyle…
Hoşça kalın…