HAYATI PROGRAMLAMAK
Hayatımızın geri kalan bölümü için bir plan yapmak ne demektir?

Mehmet Gökselli
- GSM: 0 538 964 20 51
İnsanların çoğunun hayatlarını, iki ayrı bölümde incelemek mümkündür. Birinci bölümde, başka kişilerin bizim üzerimizde etkili oldukları dönem vardır. Bu süre içinde onlar bizi, kendi istek ve hayallerine göre yetiştirmek için gayret gösterirler. Hayatımızın ikinci ve geri kalan bölümünde ise, bu yetiştirme tarzının üzerimizde yarattığı etkilerin izlerini silmeye ve kendimize özgü bir hayat kurmaya çalışırız. İçimizden bazıları, hayatlarının akışı içinde bu zincirlerden kurtulmayı başarırlar. Ama çoğumuz, bu zincir ve engelleri aşamadığımız için, hiç bir zaman kendi gerçek istek ve ihtiyaçlarımızın farkına varamadan yaşar, gideriz.
Geçenlerde bir dergide, ünlü Amerikan firması Coca Cola'nın Amerika'nın dışındaki üretim birimlerindeki cirosunu 2025 yılına kadar, tam 7 kat arttırmayı planladığını okudum. O zamandan beri, Amerika dışındaki firmalar, gerçekleşmesi arzulanan bu stratejiye uymak için gereken planları, tüm detayları ile hazırlamaya çalışmaktadırlar. Bu planlara göre, 21. yüzyılda Güney Afrika, Şili, Norveç ve Kore gibi ülkelerde şu andakinden milyonlarca daha fazla kişi, içindeki bileşimi üreticisinden başka kimsenin bilmediği bu gazozlardan içiyor olacaklardır. Bu kişilerin gerçekten susayıp-susamadıkları ve arzuladıkları tadın bu gazozun tadı gibi olup-olmadığı, üreticiler için hiç de önemli değildir. Çünkü onlar, kendi gerçek istek ve ihtiyaçlarına göre değil, reklâmların onları yönlendirmesine göre davranmakta ve tercihlerini bu biçimde belirlemektedirler. "Coca Cola iç, böylece susuzluğun geçer ve genç kalırsın" şeklindeki reklâm sloganın yeterli miktarda dinleyen ve okuyan bir kişinin, tercihini bu yönde kullanmasına da şaşırmamak gerekir. Bizi böylesine aldatan, kandıran ve yönlendirenler yalnızca Coca Cola üreticileri ve benzerleri değildir.
Politikacılar, devlet,
öğretmenler, otomobil sanayi ve bizim, mallarını satın almamızı isteyen diğer bütün branşlar da aynı biçimde davranırlar. Çünkü onların planları içinde de, iyi niyetli, itaatkâr ve satın alma tutkusuyla dolu olarak yetiştirilen biz "örnek vatandaşların, manipule edilmeleri gerekliliği yer alır. Herkes bizim için ve bizi elde etmek için bir plan yapar. Ama acaba hangimizin kendi hayatımız için bir planı vardır?
Eğitim ve yetiştirilme tarzımız, bizim, gerektiği zamanda sistemin çarklarının arasında zahmetsizce ve güçlük çıkarmadan ezilmemizi sağlamak üzere düzenlenmiştir. Karakter yapımız daha biz beş ya da altı yaşındayken, kesine yakın bir biçimde belirlenir. Çünkü o dönemlerde, bize söylenen her şeye inanmak zorunda ve durumunda bulunuruz.
Ama birçok insan bu tehditlerin, korkutmaların, şokların ve çelişik yaklaşımların etkilerini bir ömür boyu taşırlar ve bunların oluşturduğu acılardan kurtulmayı da başaramazlar. İçlerinden ancak bazıları günün birinde, geçirdikleri olumsuz tecrübelerden ders almayı ve kendi hayatlarını kendi istek, hayal ve beklentilerine göre kurmanın adımlarını atmayı başarabilirler. Kişinin kendi hayatının iplerini kendi eline alması, yani düşünce ve davranışlarını ona göre ayarlayabileceği bir hayat planı yapması ve bunun temeline de, kendi gerçek istek ve ihtiyaçlarını yerleştirmesi ne demektir, bilir misiniz? Böylesi bir kişi, artık:
* Kimseye neyi ve nasıl yapması gerektiğini sormaz, çünkü kendisi için neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu, gayet iyi tespit edebilmektedir.
* Kendi değer yargılarına sahiptir ve davranışlarını ölçmek ve değerlendirmek için, başkalarına ihtiyaç duymaz.
* Diğer kimselerin destek, beğeni ve övgülerine ihtiyaç duymaz. Çünkü artık kendi kendisini değerlendirebilmekte ve kendi doğrularını ortaya koyup, onlara göre yaşayabilmektedir. Zor anlarda, kendi tespit ettiği ve yazılı olarak kayda geçirdiği "hayat planı"na uygun davranır ve başkalarının akıl vermesine imkân tanımaz.
* Yaptığı her şeyi, yapmak istedikleri ile karşılaştırarak, değerinde onları bunaltan bazı konuları anlatıp, bilinçlerine çıkarırken, haykırışlar ve gözyaşlarına boğulmuşlardı. Çünkü bunları daha önce hiç kimse ile paylaşma imkânı bulamamışlar ve belki kendilerine bile itiraf edememişlerdi. Tabii bu, biraz uç bir örnekti. Ama ben diğer örneklerdense, sizlere bunu aktarmayı tercih ettim. Çünkü, öncelikle insanların kendi geçmişleriyle bir hesaplaşmaya girişmelerinin ne denli ciddî ve önemli bir olay olduğunu göstermek istedim. İkinci olarak ise, ilk kez bu olayda, bir insanın onu bunaltan bir anısını dışarı dökmekle, nasıl rahatladığını yaşamamı, size aktarmayı arzuladım.
Dolayısıyla, eğitim sistemimizin sizi içine hapsettiği kafesten kurtulun, bırakın hayal ve fantazileriniz serbest kalsın ve özgürce uçuşsunlar beyninizin içinde. Düşüncelerinizin önünü açın, bastırılmış duygu, özlem ve rüyalarınıza kendilerini size tanıtma fırsatını verin.
Geçmiş ile geleceği, çocukluk dönemi acıları ile şimdiki anın gerçeğini birleştirmeye çalışın. Kendi hakkınızda, şimdiye kadar elde ettiğiniz bilgileri, bir mozağinin parçaları gibi bir araya getirin. Onları, sizin gerçek hedef ve tasarımlarınıza uyacak bir plan halinde düzenleyin.
* "Gerçekten de arzu ettiğim mesleği mi yapıyorum?"
* "Mutlu yaşayacağım diye, gerçek ihtiyacımdan fazlasını mı
kazanmaya çalışıyorum?"
• "Hiç hoşuma gitmese bile, bazı insanlarla boşuna mı konuşup, zaman kaybediyorum?”
• "Bir türlü kesin bir karar verip de "evet" ya da "hayır" diyemediğimiz için, yıllardır bize sıkıntı veren bazı konulan niye halletmekten kaçınıyoruz?"
• "Huzuru bulmak için nelerden vazgeçmem gerekir, peki bunu bugüne kadar niçin yapmadım?"
Belki bu yağmur gibi gelen uyarılar sizi biraz şaşkınlığa itmiştir. Hatta büyük bir ihtimalle: "Gelecek için bir plan yapmak bu kadar zorsa, ben en iyisi bu işten vazgeçeyim" diye düşünmeye bile başlamış olabilirsiniz.
Bana soracak olursanız, yıllar süren bir takım tecrübeler sonucunda, size şunu söyleyebilirim: Hayat Planı'm tek bir günde oluşturmak mümkün değildir. Bu plan daha çok, kişinin içinde gelişen bir sürecin sonucunda ortaya çıkar ve eğer yolunu kesmezseniz, kendini belli eder.
Hayat Planı ile ne kadar ciddî olarak ilgilenirseniz, olaylar arasındaki ilişki ve bağlantılar da, kendilerini o kadar daha net ve kesin bir biçimde belirtirler.
Eğer hergün kendinize bir ya da iki kere onbeş dakika süreyle zaman ayırıp, sakin bir köşede kendinizle başbaşa kalmaya ve içinizin sesine kulak vermeye niyetlendiyseniz, bu uygulamalanın sonunda, ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınıza eminim.
Haftaya görüşmek üzere...
Kendinize iyi davranın...
Sağlıcakla kalın…