Memleketimin her yeri, bir köyden çok fazlası!
"Elinde bir çıra, rüzgarda sallanan bir alev, tarlanın içinden tümseklere, tezeklere basa basa emin adımlarla ilerleyen bir gölge...

Fehmi Gildiroğlu
- 05054460758
Gah sallanıyor, gah düşecek gibi oluyor ama eldeki çıra dimdik ayakta. Sanki ulubatlı hasanın istanbul surlarına diktiği al bayrak. Canı ver ama bayrağı düşürme imanı."
Küçük orman köyünde, münevver bir öğretmenin yaktığı ateş, körpe bir elde; taşı, toprağı ezerek heyecanla ilerleyen adımlar, karanlığı yırtarcasına atan kalpler...
Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan bir hikaye gibi gözüksede bizim hikayemiz,1969 yılında başlıyor. Adana-Pozantı Karakuz (şimdiki adı Çamlıbel) köyünde yaşanıyor.
Köyde elektrik yok, asvaltan sonra, taşlı, topraklı orman yolu ile saatlerce zor ulaş…
"Elinde bir çıra, rüzgarda sallanan bir alev, tarlanın içinden tümseklere, tezeklere basa basa emin adımlarla ilerleyen bir gölge...
Gah sallanıyor, gah düşecek gibi oluyor ama eldeki çıra dimdik ayakta. Sanki ulubatlı hasanın istanbul surlarına diktiği al bayrak. Canı ver ama bayrağı düşürme imanı."
Küçük orman köyünde, münevver bir öğretmenin yaktığı ateş, körpe bir elde; taşı, toprağı ezerek heyecanla ilerleyen adımlar, karanlığı yırtarcasına atan kalpler...
Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan bir hikaye gibi gözüksede bizim hikayemiz,1969 yılında başlıyor. Adana-Pozantı Karakuz (şimdiki adı Çamlıbel) köyünde yaşanıyor.
Köyde elektrik yok, asvaltan sonra, taşlı, topraklı orman yolu ile saatlerce zor ulaşılabilen küçük bir orman köyü. Köyde okul yapılacak bina bile yok.
Kimin böyle bir köye öğretmen getirip okul açma düşüncesi olduğunu bile bilmiyorum. Muhtemel ki. Orman işletmesi şefi veya Pozantı orman işletme müdürünün düşüncesidir.
Orman işletme şefliği lojmanları köyün hemen yanında bir kaç lojman, idare binası, santral, eski bir at tavlası, jenaratör odası var ama jeneratörün çalıştığını ve yanan bir lamba olduğunu görmedik.
Bir de Reşit Ağa isimli bir bahçıvanımız vardı.
Reşit ağa, tavladaki atlara bakan bir seyis iken atların gitmesi ile bahçıvanlık yapmaya devam etmiş. Onunla kavga ermeyi severdik, sulama arıklarını bozup kaçar, yakalanınca da kendimizi Arkın içinde bulurduk.
Eskiden orman köylerine yakın yerlerde, atlı orman koruma memurları, bekçileri olur, atlarla dolaşır ormana zarar verenlere müdahale edip tutanaklar düzenlerlerdi. Sonradan lav edilmiş olan birimden kalan bir at tavlasıydı bizim ilk okulumuz.
Yeni atanan genç bir öğretmen, Mehmet ZİYAN'la yolumuz at tavlasında kesişiyor. Biz okula yeni başlıyoruz, o da öğretmenliğe yeni başlıyor.
Okulsuz köyümüze okul, ışıksız dünyamıza ışık olmaya gelen dev bir adam gibi gibiydi hocamız.
Bir köye bakıyor, bir çocuklara, birde vahşi doğanın ortasında yıldız gibi çakan gözlere.Tüm gözlerde yapmak istediği hayallerini destekleyecek bir ümit arıyordu sanki.
Sıralar masalar hepsi köylünün yardımı ile yapılmış, Orman işletmesinden alınan bir öğretmen masası ve tahta bir sandalye. İşletmeden alınan bir Atatürk portresi, Atatürk büstü ve demir direkte dalgalanan al bayrağımız. Duvara çakılan tahtalar boyanarak yapılan kara tahtamız ve tebeşirler de tamamdır.
Köyden toplanmış 6 veya 7 öğrenci ile başlayan eğitim, çevre köylerden de gelmiş 2, 3. öğrenci ile takviyeli başlayan okulumuz.
Nöbetçi öğrenci tarafından, her sabah tahtaya dersin adı, sınıf mevcudu, cezalı öğrenciler yazılır.
İşte size; Adana Pozantı Karakuz köyü ilk okulu.
Bizim bir hayalimiz vardı: Sizin beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz ülkemin kalkınmasına katkı yapmak için, dağlarla çevrili engelleri okuyarak aşmak için, Atatürk'ün zor şartlarda kurduğu cumhuriyeti daha ileri bir yerlere taşıyabilmek için, yola çıkmış genç bir öğretmen ile bir birine söz vermiş on minik öğrenciydik biz.
Okula yeni başlamış birinci sınıflar, ikinci ve üçüncü sınıflar, hep beraber aynı sınıftaydık.
Hepimiz hedefe kilitlenen roket misali hocamızın ağzından çıkacak başla komutunu bekliyoruz.
Her gün bir öğrenci nöbetçi olurdu; Elektriği olmayan köyde idare lambası ile dersini, ödevini yapan öğrencileri kontrol edip, sabah okulda öğretmene rapor verirdik.
Listedeki tüm öğrencilerin evleri tek tek gezilir, gizlice ders çalışıp çalışmadıkları kontrol edilirdi. Sabah okula gelince lambası sönük evlerden gelen arkadaşların; hastaydım erken yattım, çalışamadım mazeretleri izle. Sonra da tahtanın önünde tek ayak üstünde sıralanıp cezanın cetvelle infazını ellerini açıp bekleyen bi çarelerdik.
Şimdi bir hikaye gibi görünen, tamamen gerçek hayatın içinde, tüm ülkemin insanlarının katkısı olan güzel yurdumun güzel insanlarına selam olsun.
El feneri, idare lambası ile, karanlığa ışık olup beyinleri aydınlatma yolunda programlanmış bir idealist köy öğretmeniydi Mehmet ZİYAN hocam.
Hocamın yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum.
Vefat ettiyse Allahtan rahmet diliyorum. Kadirli'li olan, Mehmet ZİYAN hocam gibi binlerce idealist öğretmenin ülkemizin kalkınmasına, eğitimine bu günkü duruma gelmesine katkı yaptığını biliyor ve tüm eğitim kahramanlarına şükranlarımı arzediyorum.